Atın beni denizlere

İçimdeki Kayahan'ı susturamıyorum. Feryat figan "Atın beni denizlere" diyor. Toprağı bol olsun. Ne güzel şarkılar bıraktı bizlere. Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah, atın beni denizlere. Bak yine geldi. Yok, durduramıyorum. Pencere açıp "Yaşandı yıllarca roman gibi, ağlamak geliyor içimden :(((888sekizçoksekiz" yapasım geliyor.

Yargı dağıtasım var mesela böyle anlarda. Ne kadar da 'popişko' bir laf oldu bu değil mi? Yargı dağıtmak. Geldiğimiz nokta budur. Yargılamak istiyorum hunharca. Kesmek, atmak. Sonra içimdeki bir başka ses de derhal bir hatırlatma yapıveriyor: "Değiştiremeyeceğin şeyleri kabul et bebiş/babuş." Bunu bana hayatımdaki en büyük izi bu cümleyi sarf etmek olan biri söylemişti. Yani kimin dediğini unutacağım neredeyse ama şarkı güzel allah için. 90'larda parlayan sonra yıldızı aynı hızla sönen bir şarkıcı gibi. Şarkısı kaldı akıllarda. Güzel laf bak valla.

Delirmemek için ne yapmak gerekiyor peki? Sakin kalmak için mesela? Aaaaaaaaaaaaaaaah. Atın beni denizlere. Bak yine geldi. Reklam almışım gibi. Böyle reklam arasına gitmeden önce seyirciye verilen o gaz gibi. Gaz çıkışının mümkünü yok. Öyle bir gaz hali. Gaz çıkışı evet. Kibarlıktan öleceğim. 

Delirmemek için kafayı meşgul etmek gerekiyor. Çivi çiviyi söküyor. Ha bir de kabul etmek. Ama o başka bir yazının konusu. Henüz hâlâ isyankar jojuk modundan çıkabilmiş değilim. Su diyorum, deniz diyorum, atın diyorum, beni beni Mayki'nizi diyorum...

İnsana insana gerek, önce insan mümkünse the insan filan olmak lazım. Önce kadın önce erkek olmak lazım. İnsan göremiyor da bir de böyle anlarda işin gıcığı. Yok anneciğim, yok babacığım, Corona bana hiç yaramadı. Bu kadar insan ama cidden insan bağımlısı olduğumu fark etmeme yarayan 2020. Teşekkürler aşko. Ama işte ara ara geliyollağ bana soldan soldan. Sonra geçiyor. Ama sonra yine başlıyor. Aaaaaaaaaaah. Atın beni denizlere.

Bak yine...


0 comments: